Anlatmaya çalışırsınız; dinlemeyen zaten duymayacaktır. Görmeyen, gözünün önündekini bile seçmeyecektir. Sizi duymaya niyeti olmayan birine sesinizi yükseltmenin de bir anlamı yoktur.
İşte bu yüzden bazen en büyük incelik, susmayı bilmektir.
İncitmeden, kırmadan ama aynı zamanda kendinizi de tüketmeden. Çünkü herkesin gözü sizin ışığınızı görmeye, kulağı sesinizi duymaya, kalbi varlığınızı hissetmeye açık değildir.
Öylesine...
Kimi insan için siz sadece “öylesine” vakit geçirilecek birisinizdir. Ama siz kendinizi böyle görmeye razı olursanız, gerçek değerinizi elinizle küçültmüş olursunuz. Oysa yalnız kalmak bazen bir kayıp değil, bir özgürlüktür. Öylesine bir hayatın içinde sürüklenmektense, anlamlı bir yalnızlığın içinde büyümek çok daha kıymetlidir.
Güçlü olduğunuzda...
Hayatın en güzel dersi, insanın kendine öncelik vermesidir. Çünkü siz kendi içinizde güçlü olduğunuzda, kimse sizi geçici bir boşluğun malzemesi yapamaz.
Her insan, sizin gönlünüzün derinliğini görecek kadar göz sahibi değildir. Herkes, kalbinizdeki hakikati duymaya hazır değildir.
Tasavvufun diliyle söyleyelim:
“Önce kalbinizi temizleyin, gönlünüzü diri tutun”
Modern dünyanın diliyle söyleyelim:
“Kendinizi harcamayın, kıymetinizi bilin”
Çünkü sonunda, hakikati gören göz, duyan kulak ve anlayan gönül size zaten gelecektir. Geri kalan her şey, zamanı geldiğinde zaten yolunu bulur.