Türkiye, 2024-2025 zeytin ve zeytinyağı sezonuna tarihi bir rekolteyle girdi. Çiftçi bu bereketli dönemde ne yazık ki kazanamadı. Fiyatlar düşerken kalite alarm veriyor, market rafları ise tam tersine tüketiciye zam üstüne zam yaşatıyor. Sahte yağ tehdidi ve yanlış depolama yöntemleri de sektöre büyük zarar veriyor.
Tüm bu çarpıcı tabloyu, T Zeytinleri Genel Müdürü Volkan Torun’un sektöre dair derinlemesine değerlendirmeleriyle masaya yatırdık. Hem üretimden tüketime kadar uzanan zincirdeki adaletsizlikleri hem de sahte zeytinyağlarından korunmanın yollarını konuştuk. “Her zeytin tanesi, emeğin ve doğanın bir hediyesi” diyen Torun, “Soğuk sıkımın artık bir lüks değil, bir standart olması gerektiğini” vurgularken, zeytinciliğin geleceğini tehdit eden iklim krizi, yanlış sulama yöntemleri ve kontrolsüz pazar yapısına dikkat çekti.
Türkiye’de zeytinyağı üretiminde bu yıl nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?
2023-2024 hasat döneminde sofralık zeytin fiyatlarının yaklaşık %50 düşmesiyle birçok çiftçi zeytinini tüccara satmak yerine yağını sıktırıp depolamayı tercih etti. Bu tercih, piyasada arz fazlasına yol açtı. 0,3 asitlik natürel sızma zeytinyağının fiyatı 180-200 TL bandından 140-150 TL seviyelerine geriledi.
KALİTE DÜŞÜNCE …
2024-2025 sezonunda Türkiye kendi rekorunu tazeleyerek 750 bin ton sofralık zeytin üretirken takribi 475 bin ton da zeytinyağı rekoltesi bekleniyordu. Ancak çiftçilerin büyük kısmı yağlarını uygun koşullarda depolayamadığı için kalite ciddi şekilde düştü. Plastik bidonlarda, filtresiz, serin ve karanlık ortamda saklanmadan, üzerine koruyucu azot gazı uygulanmadan bekletilen yağlarda çamurlaşma, yüksek asit oranı, oksidasyon ve ransitleşme gibi kusurlar oluştu. Bu da hem fiyatların hem de ürün kalitesinin düşmesine yol açtı.
Market raflarındaki fiyatlar sürekli artıyor… Bunun sebebi nedir?
Şu an raflarda satışa sunulan yağların çok ciddi bir kısmı Ekim-Aralık ayları arasında elde edilen, ödemleri yapılmış ve depolarda bekleyen yağlardır, fiyatların artışı büyük ölçekte üretim ve girdi maliyetleri kaynaklıdır. Sezon başında 37 TL olan 5 litrelik laklı zeytinyağı tenekesi şu an 53 TL veya Ekim 2024 yılında fiyatlama yapan firmaların çalıştırdığı personellerin, 2025 yılındaki maaş zamlarını ürüne yansıtması veya 2024 ortasında 40 TL olan dizel yakıt fiyatları 2025 Şubatında 46,77 TL’yi görmesi. Bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki market raflarındaki fiyat artışlarının üretici veya ürün ile bir alakası yok.
Fiyatlar artarken, üretici neden kazanamıyor? Aradaki zincir nasıl işliyor?
Bahsettiğim sebepler dolayısı ile fiyat artışlarının üretici nezdinde bir kazancı yok en iyi ihtimalle marketlerin girdi maliyetleri sebebi ile olduğunu söyleyebilirim. Kötü ihtimal de fırsatçılık. Zeytin sezonluk ve çok yıllık bir ürün olduğundan üreticinin kazanıp kazanmayacağı Ekim-Aralık aylarında borsa veya piyasanın açıkladığı fiyatlar ile belirleniyor. TUİK verilerine göre Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Aralık 2024’te yıllık % 32,49 artmış. Bu demek oluyor ki çiftçinin yıl boyunca sürdürdüğü tarımsal faaliyetlerinin neticesinde, ürünü satarken belirlenen fiyatın minimum %32,49 üzerinde satması gerekli ki bu artıştan etkilenmesin, bir diğer deyişle, çiftçi bu sene başında aldığı 3x15 NPK gübresini yıl sonunda veya yeni yılda ortalama %32,49 zamla alacak.
ARACILAR VE KOMİSYONCULAR
Diğer meyve sebzelerde olduğu gibi zeytinin borsa fiyatı ile satış fiyatı arasındaki makas çok açık değil, örneğin pazarda 35 TL’ye satılan bir marul tarlada 2,5 TL. Zeytinde bu böyle değil ama tabi ki de aracılar komisyoncular bu işte de var minimum olarak %20-%30 fiyat fark ettiriyorlar.

VAHŞİ SULAMA YÖNTEMLERİNDEN VAZGEÇMELİ
İklim kriziyle mücadele kapsamında zeytin tarımında hangi önlemler alınmalı?
Zeytin ağacı, ne mısır ne silaj gibi yoğun su isteyen bir bitkidir, ne de meyve ağaçları ya da sebze bostanları gibi düzenli sulamaya ihtiyaç duyar. Hatta hiç sulanmasa bile ne kurur ne de meyve vermeyi tamamen bırakır. Sadece adaptasyon sürecinde meyve boyutları küçülebilir. Bu yönüyle zeytin ağacı, kendi kendine yetebilen ve zorlu koşullara dayanıklı bir ağaç türüdür. Bu nedenle, iklim krizine karşı alınabilecek en önemli önlem, vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçip, damla sulama sistemleriyle bilinçli ve kontrollü besleme yapılmasıdır. Bilindiği üzere zeytin ağaçları, Akdeniz iklim kuşağında binlerce yıldır yaşamaktadır. Türkiye’de özellikle kıyı Ege, Marmara kıyıları ve Akdeniz bölgesinde yaygın olarak yetiştirilir.
DAHA YÜKSEK RAKIMLI BÖLGELERE KAYDIRILMALI
Ancak iklim kriziyle birlikte zeytincilik faaliyetlerinin daha yüksek rakımlı bölgelere, kuzeye ve iç kesimlere doğru kaydırılması da uzun vadede bir önlem olarak değerlendirilebilir. Yine de bu tür bir yer değişikliği, özellikle kısa vadede üreticiyi zor durumda bırakabilir. Çünkü iç kesimlerde hala don olayları ve zaman zaman kar yağışı gibi zeytin için riskli hava koşulları yaşanabiliyor.
DÜNYA PAZARINDA DEV BİR POTANSİYEL
Kooperatifler ve küçük üretici markaları global pazarda nasıl ayakta kalabilir?
Eğer “global pazar”dan kastımız dünya çapındaki pazarsa, durum oldukça umut verici. Çünkü yaklaşık 8.1 milyar olan dünya nüfusunun tahmini 5 milyarlık bir bölümü henüz zeytinyağıyla tanışmamış ya da hayatı boyunca yalnızca 1-2 kez bu ürünle karşılaşmıştır. Bu da henüz keşfedilmemiş, son derece büyük bir potansiyele işaret ediyor. Şu anki zeytinyağı üretimi bile mevcut talebi karşılamakta zorlanırken, bu yeni kitlenin devreye girmesi dünya genelinde ciddi arz-talep dengesizliklerine neden olabilir.
TÜRKİYE’DE FIRSATLAR KADAR ZORLUKLAR DA BÜYÜK